Yerel yönetimlerde ülke genelinde göze çarpan değişimler sonrasında yaşanan sosyoekonomik bozulmalar ve ardın sıra açıklanan konkordatolar ile belirginleşen siyasi ve ekonomik denklemler, Türkiye için “erken seçim” hazırlıkları başladı olarak algılanmalı mı?
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye Belediye Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası hızlandırdığı mitingler; ülke genelinde ses getirirken, üniversite öğrencilerinin gerçekleştirdikleri eylemler de yaşanan gözaltı ve tutuklamalar sosyal medya ve sokak gündeminden düşmüyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in son dönemde Ekrem İmamoğlu olgusu ötesinde mevcut ekonomik ve sosyal sıkıntıları gündeme taşıyarak yürüttüğü miting ve saha çalışmalarında rota Bursa’ya kaydı diyebiliriz. Mayıs ayı sonunda Bursa’ya gelmesi beklenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in birçok siyasi parti Genel Merkezi ve Genel Başkanı ile gerçekleştirdiği görüşmeler iktidarın “baskın seçim” hazırlığına hazırlıksız yakalanmamak adına yapılan çalışmalar olarak yorumlanıyor. Peki, bu iddia ne kadar doğru?
Aslında gözlerden ırak bir başka süreç ise; “erken seçim” ve “baskın seçim” ötesinde 2025 yılı Ekim ayı sonunda çok sayıda ama yeter düzeyde “Milletvekili istifası” ile hayata geçirilmesi düşünülen “ara seçim” formülü diyebiliriz. Hükümetin iyiye giden ekonomik dengeleri ani faiz artırımı ile bozması sonrasında yaşanan toplumsal kriz; esnaf oda başkanlarını sahaya sürerken, vatandaşların da asgari ücret, emekli ve memur maaşları konularında seslerini yükseltmelerini tetikledi diyebiliriz. Ticaret ve sanayi odalarındaki meclis üyelerinin sektörlerine yönelik genel gider çalışmalar ötesinde hiçbir çalışma yürütmemesi, Oda ve Borsa Başkanlarının üyeleri dışında sürekli siyasiler ile yakın temas içerisinde olmaları, 2026 yılında gerçekleşecek oda ve borsa seçimlerinin de ciddi değişimlere açık olduğunun ilk işaretlerini bizlere veriyor.
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumu küresel denklemler ile özetleyen uzmanlar Türkiye’nin; Irak, Mısır, Filistin ve Suriye gibi ülkeler eş güdümünde bir süreç yaşamayacağını ancak Libya örneğinin uzun zamandır hem Avrupa hem de Amerika’daki istihbarat dinamiklerince dillendirildiğini belirtiyorlar. Cumhur İttifakı’nın hayata geçirdiği “terörsüz Türkiye” kavramı toplumda beklenen pozitif desteği yeterince görmezken, terör örgütünün açıklamaları içerisinde yer alan negatif söylemler kamusal dinamikleri olağanüstü tüm koşullara karşı “köklü devlet refleksi” ile tetikte tutuyor diyebiliriz.
Yüz yaşını geçen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasi hayatında yaşanan darbeler, depremler, iflaslar ve Başbakan idamları halen unutulmamışken öte yandan yaşanan uzay çağı hamleleri, yenilebilir enerji çözümleri, yerli teknolojiler ve yerel kalkınma hamlelerini de es geçmemek gerekiyor. İktidarın kendisini son dönemde vatandaşlara somut bir şekilde aktaramadığı hatta bazı İlçe Başkanlarının sokakta gezmek yerine 10 numara videolar ile kendilerini bir avuç genç ile İlçe Binasında avuttukları bir dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yükselişe geçtiğini ancak siyasi parti anlamında iktidarın ciddi düşüşler yaşadığını ifade etme zorunluluğu içerisindeyiz. Şöyle ki, Türkiye’nin iktidarında yaşanan her türlü sorun yerel de Bursa’nın iktidarına da yansıyor! Ve yine Bursa’da yerel iktidarın değişmesi, Türkiye’de ülke iktidarının değişmesi riskini tetikte tutuyor diyebiliriz…
Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti oyu artarken, iktidarın lider oyu yükseliyor! AK Parti ötesinde Milliyetçi Hareket Partisi’ne teveccüh yükselirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sandıktan yine ve daha güçlü olarak çıkmasının önünde bir engel görünmüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi yerel yöneticilerinin yaşadıkları ekonomik sıkıntılar ötesinde AK Parti İl ve İlçe yöneticilerinin de “ekonomik zorluklar içerisindeyiz” söylemlerinin artması, iktidara olan toplumsal güvenin azalmasına neden oluyor! Bir yanda “iki yıl içerisinde Bursa’ya 60 Milyar Türk Lirası’ndan fazla yatırım yaptık” diyenler öte yanda herhangi bir talep olduğunda “ekonomi malum” diyerek işin içinden sıyrılanlar aynı safta hatta aynı kişiler olunca doğal olarak iktidarın varlık gücü ciddi bir itibar kaybı yaşıyor. Oysa Sayın Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu? “İtibardan Tasarruf olmaz…”
Bursa öznesine baktığımızda kabul etmeliyiz ki; tüm eleştirilere ve siyasi hamlelere rağmen her geçen gün potansiyeli ve oyu artan bir Mustafa Bozbey görüyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin borç yükü ve akabinde şehrin acil müdahale edilmesi gereken kentsel dönüşüm, ulaşım, altyapı ve kamu alanları konularını unutmamak gerekiyor. Türkiye’nin en güçlü üretim bölgesi olan Bursa’da, Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştiren AK Partili siyasiler ile Milletvekillerinin çoğunun 20 yıl boyunca Mustafa Bozbey’in Belediye Başkanı olduğu Nilüfer’de oturmaları ve işyerleri ile ofisleri hatta fabrikaları olması bir tesadüf mü?
Buradan Belediye isimlerini telaffuz etmek yerine son 1 yılını değerlendirmeyen veyahut değerlendirirken ekonomik durumlarından bahsetmeyen Belediyeler ile Belediye Başkanlarına da dikkatleri çevirmek istiyorum. Bursa gibi güçlü bir şehir nasıl oluyor da 20 Milletvekili ile 20 yılda Kocaeli, Gaziantep, Erzurum, Trabzon gibi şehirlerin birçok anlamda gerisine düşebiliyor? İmparatorluklar ve Başkentlik geçmişi olan Bursa’nın hem yerel dinamiklerinin hem de Bakanlıklar nezdinde İl Müdürlüklerinin yaşadıkları ekonomik, sosyal ve personel imkânsızlıklarını hangi akıl ile nasıl izah etmek gerekiyor?
Türkiye’nin Şampiyon şehri Bursa’nın otomotiv fabrikalarından bazılarının üretimlerini yüzde 30 seviyelerine çektikleri doğru mu? Bursa’da çok sayıda sanayicinin ve iş insanının Ekim ayı ve sonrası yılsonuna doğru işçi çıkartmayı veyahut işçilerin düşük ücretler nedeniyle “grev” haklarını kullanarak üretimleri durduracakları iddiaları doğru mu? Artan vergiler, sanayicinin kapısına dayanan vergi memurları, dur durak bilmeyen siyasi hatalar içerisinde sokakta değil, kapalı çarşıda kapalı bir alanda gezen Bakanlar ile Bursa’da iktidarın yeniden 10 Milletvekili çıkarması mümkün mü?
Soruları hem iktidara hem muhalefete doğru bir şekilde sormak zorundayız değerli okurlarım. Milliyetçi Hareket Partisi Osmangazi İlçe Başkanı Kerim Gürsel Çelebi tam kadro sahada gezerken, Milliyetçi Hareket Partisi Yıldırım’da, İnegöl’de, Yenişehir’de, Karacabey’de neler yapıyor veyahut neden basına yansıyan hamleler yapmıyor sorusunu sormak zorundayız? Ve yine iktidarı sorgularken Kestel, Gürsu, İnegöl, İznik, Orhangazi ve sonradan iktidara geçen Yenişehir ve Karacabey’de Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri ve İlçe Başkanları ile yöneticileri neden Bursa’dan koptular sorularını iktidara sormak zorundayız?
Bizlerin çocukluk yıllarında televizyonda izlediği “Olacak O Kadar” replikleri misali bizim sorularımız! Lakin artık vatandaş diyor ki; “Olmuyor, Yetmiyor, Ulaşamıyoruz, Bulamıyoruz!” İşte bu ahval içerisinde kaybedilen Bursa Büyükşehir ve Osmangazi Belediyelerinin acısı ile yanan iktidarın Bursa yöneticileri; AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı iki bayram arası şehre getiremezken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel dev bir miting için ay sonunda Bursa’ya geliyor! Ve yine Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan’ında Haziran ayı başında veyahut Kurban Bayramı’nın üçüncü günü Bursa’ya gelerek parti bayramlaşmasına katılması bekleniyor. Kısacası iktidar kapalı çarşıda gezerken, muhalefet sokakları ve meydanları boş bırakmıyor!