Yıldırım Belediyesi
Yıldırım Belediyesi
Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Önceliğimiz Anayasa değil!

Kabul etmeliyiz ki; Mehmet Şimşek yönetimindeki ekonomi, vatandaşlarımızı daha fazla fakirleştirmeye ve ülkemizi küresel güçlerin hegomanyasına daha sıkı bağlamaya devam ediyor! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm kazanımlarını yıllardır yabancılara toprak, arazi, konut, işyeri ve şirket satışları ile elden çıkaran Adalet ve Kalkınma Partisi’nin artık içeriği “Milli” olan somut çıkışlar yapması ve kendisine 31 Mart yerel seçimlerinde sandıktan “güvenoyu” alması ihtiyaç hâsıl olmuştur… Türkiye’nin her geçen gün daha fazla “Mülteci” ülkesi olmasının ötesinde Mülteci olarak ülkeye gelenlere verilen haklar, “Kapitülasyon” mantığının güçlendiğini göstermektedir. Türkiye’nin öz vatandaşları; mültecilerin adaletsiz biçimde ekonomik, sosyal ve demografik büyümesi nedeniyle ezilmektedir! Afrika’daki Fransız işgali nasıl kabul edilemez bir hal almış ve Türkiye bölgeye zorunlu bir istikrar çabası içerisine girişmiş ise; bugün aynı zorunluluk ve zaruriyet kendi topraklarımız içinde vuku bulmaktadır! Eğitim sistemi, her geçen gün kötüye giden Türkiye’nin en büyük şehirlerinden Bursa’da sınıf mevcutları yeniden 30 öğrenci ve üzerine çıkmaktadır! Öğrencilerin özel okullara mahkûm edildiği, Türk öğrenciden daha fazla Suriyeli öğrenci olan Anasınıflarının olduğu Bursa ve Türkiye’de artık “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesi net bir yara almıştır! Millet kavramının yaşanan demografik bozulmalar neticesinde; “Türkiye ve Türk” ibarelerinin egemenliğini tehdit edercesine derin yaralar aldığı bir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aylardır tatilde olması, “Milletin Vekili” sıfatının sorgulanmasına yol açmaktadır! Halk ile aynı fikir ve düşünce yolculuğunda olmadığı açıkça belli olan seçilmişlerin, 12 Eylül olaylarından hiç ders almadığı ve tarihin tekerrürünün mümkün olduğu gerçeği ile yüzleşmeleri elzem bir gerçekliktir. “Türkiye ve Türk” kavramlarının ağır yaralar aldığı, Türk nüfusun Mülteci demografisi altında ezildiği bir dönemde görev; Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve Lider Devlet Bahçeli’ye düşmektedir! Türk Milleti, İslam gayesi ile oluşturulmak istenilen “Arap Toplumu” sürecine en ağır şekli ile her türlü tepkiyi verme; istek ve arzusunu her an, her yerde, hızla ve güçlü bir şekilde ifade etmektedir! “Irkçılık” kavramının Türkiye’de, Türklere karşı yürütülen bir Mülteci akını olduğunu anlamak için Bursa’da Çarşamba bölgesine veyahut Yıldırım ile İnegöl ilçeleri başta olmak üzere kamu yöneticileri tarafından da bilinen yerlerde dolaşıldığında anlaşılması güç değildir! Hızla nüfus çoğalmasına giden Mülteciler; günümüz koşullarında, Türkiye ekonomisini olumsuz etkilediği halde maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türk Halkını temsil etmekle mükellef Milletvekilleri adeta sus pus olmuşlardır! Gün; Türk Milliyetçiliği ve Türk Milletinin, kendi kaderini kendi çizme günüdür… Israrla! Adalet Eski Bakanı Bekir Bozdağ başta olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi’nin eski Bakan ve Milletvekilleri üzerinden ısıtılarak piyasaya sürülmek istenen, “Yeni Anayasa” çıkışı doğru bir çıkış değildir. Türk Lirası’nın Amerika ve Avrupa Birliği para birimleri başta olmak üzere nüfusu ve ekonomisi bizden daha aşağı olan Bulgaristan ve diğer ülke devletlerinin altında bir seyirde izlediği süreçte Yeni Anaya değil, Güçlü Ekonomi öncelik olmalıdır! Türkiye’nin 20 yıldan fazladır Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde yaşadığı güçlü kazanımlar ile telafisi mümkün olmayan kayıplarını doğru değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; toplumsal vicdan ve ilahi adalet için önce ekonomik istikrarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emir ve talimatları ile sağlanması elzemdir! Yabancıların kuklası konumunda bir ekip ile Orta Vadeli Plan adı altında Amerikan Doları üzerinden Türkiye’ye istikrar getirme çabaları sadece ve sadece Küresel Çete’ye teslim olma öncesi son hazırlıklar olarak değerlendirilebilir! Milli Mücadele dönemlerinden bugüne Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Türkiye, bugün kendi hava ve savunma sistemlerini yapabilen ve aynı zamanda kendi makineleri ile teknolojisini üreten genç bir ülkedir! Tüm gerçekler ışığında; başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Türkiye Cumhuriyeti dinamiklerini daha Milli ve Yerli düşünmeye, ülke önceliklerini daha realist olarak okumaya ve “küreselleşme ötesinde daha güçlü Ulusallaşmaya” davet ediyorum. Türkiye’nin kendi kaderini kendi çizme ve kendi öz dinamikleri ile Türk Lirası başta olmak üzere ekonomisini yüceltmeye gücü vardır! Türkiye’ye dair pozitif kazanımları; Amerika’dan, İngiltere’den veyahut oradan buradan getirdiğiniz dışarıdan bize, içeriden ise onlara benzeyenler ile sağlayamazsınız! Sokağa çıkıp 1 kilo sebze meyve almayan Bakan ve Milletvekili ile Türkiye’yi ihya edemezsiniz! Kısacası; elbette 85 Milyon nüfuslu bir ülke olarak 10 Milyonluk Mülteci akınından korkmamaktayız! Korkumuz; durduk yere yeniden “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini geri atmak suretiyle, yeni bir Türk Cihan Devleti olma telaşına girmemizin yabancılara vereceği hazımsızlık açısındandır! Hâsılı; Nene Hatun’lar, Kara Fatma’lar ve daha niceleri Türk Analarının ve Evlatlarının ne denli kahramanlıklar ile Türkiye’ye, Anadolu’ya ve İslam’a sahip çıktıklarının en açık teminatıdır! Ankara’dan ve Sayın Erdoğan’dan ricamız odur ki; Türkiye’yi, Türklerin her kademede yönetmesine engel olanların önüne geçilmesi ve daha güçlü Türkiye için sırtlarını Küreselcilerin Hayallerine değil, Türk Milletinin gerçeklerine yaslamalarıdır! Bilinmelidir ki; 1 Kürşat 40 Yiğit ile Çin Sarayı’nı basan bu Millet, Mülteci Akınını durdurmak için sınırlarımıza ördüğünüz beton duvarlardan fazlasıyla rahatsızdır! Millet ile aranıza beton örmekten vazgeçerek, özünüze dönmek âli menfaatleriniz başta olmak üzere ülke menfaatlerinedir!
Ekleme Tarihi: 13 Eylül 2023 - Çarşamba

Önceliğimiz Anayasa değil!

Kabul etmeliyiz ki; Mehmet Şimşek yönetimindeki ekonomi, vatandaşlarımızı daha fazla fakirleştirmeye ve ülkemizi küresel güçlerin hegomanyasına daha sıkı bağlamaya devam ediyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm kazanımlarını yıllardır yabancılara toprak, arazi, konut, işyeri ve şirket satışları ile elden çıkaran Adalet ve Kalkınma Partisi’nin artık içeriği “Milli” olan somut çıkışlar yapması ve kendisine 31 Mart yerel seçimlerinde sandıktan “güvenoyu” alması ihtiyaç hâsıl olmuştur…

Türkiye’nin her geçen gün daha fazla “Mülteci” ülkesi olmasının ötesinde Mülteci olarak ülkeye gelenlere verilen haklar, “Kapitülasyon” mantığının güçlendiğini göstermektedir. Türkiye’nin öz vatandaşları; mültecilerin adaletsiz biçimde ekonomik, sosyal ve demografik büyümesi nedeniyle ezilmektedir!

Afrika’daki Fransız işgali nasıl kabul edilemez bir hal almış ve Türkiye bölgeye zorunlu bir istikrar çabası içerisine girişmiş ise; bugün aynı zorunluluk ve zaruriyet kendi topraklarımız içinde vuku bulmaktadır! Eğitim sistemi, her geçen gün kötüye giden Türkiye’nin en büyük şehirlerinden Bursa’da sınıf mevcutları yeniden 30 öğrenci ve üzerine çıkmaktadır!

Öğrencilerin özel okullara mahkûm edildiği, Türk öğrenciden daha fazla Suriyeli öğrenci olan Anasınıflarının olduğu Bursa ve Türkiye’de artık “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesi net bir yara almıştır!

Millet kavramının yaşanan demografik bozulmalar neticesinde; “Türkiye ve Türk” ibarelerinin egemenliğini tehdit edercesine derin yaralar aldığı bir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aylardır tatilde olması, “Milletin Vekili” sıfatının sorgulanmasına yol açmaktadır! Halk ile aynı fikir ve düşünce yolculuğunda olmadığı açıkça belli olan seçilmişlerin, 12 Eylül olaylarından hiç ders almadığı ve tarihin tekerrürünün mümkün olduğu gerçeği ile yüzleşmeleri elzem bir gerçekliktir.

“Türkiye ve Türk” kavramlarının ağır yaralar aldığı, Türk nüfusun Mülteci demografisi altında ezildiği bir dönemde görev; Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve Lider Devlet Bahçeli’ye düşmektedir! Türk Milleti, İslam gayesi ile oluşturulmak istenilen “Arap Toplumu” sürecine en ağır şekli ile her türlü tepkiyi verme; istek ve arzusunu her an, her yerde, hızla ve güçlü bir şekilde ifade etmektedir!

“Irkçılık” kavramının Türkiye’de, Türklere karşı yürütülen bir Mülteci akını olduğunu anlamak için Bursa’da Çarşamba bölgesine veyahut Yıldırım ile İnegöl ilçeleri başta olmak üzere kamu yöneticileri tarafından da bilinen yerlerde dolaşıldığında anlaşılması güç değildir!

Hızla nüfus çoğalmasına giden Mülteciler; günümüz koşullarında, Türkiye ekonomisini olumsuz etkilediği halde maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türk Halkını temsil etmekle mükellef Milletvekilleri adeta sus pus olmuşlardır! Gün; Türk Milliyetçiliği ve Türk Milletinin, kendi kaderini kendi çizme günüdür…

Israrla! Adalet Eski Bakanı Bekir Bozdağ başta olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi’nin eski Bakan ve Milletvekilleri üzerinden ısıtılarak piyasaya sürülmek istenen, “Yeni Anayasa” çıkışı doğru bir çıkış değildir.

Türk Lirası’nın Amerika ve Avrupa Birliği para birimleri başta olmak üzere nüfusu ve ekonomisi bizden daha aşağı olan Bulgaristan ve diğer ülke devletlerinin altında bir seyirde izlediği süreçte Yeni Anaya değil, Güçlü Ekonomi öncelik olmalıdır!

Türkiye’nin 20 yıldan fazladır Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde yaşadığı güçlü kazanımlar ile telafisi mümkün olmayan kayıplarını doğru değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; toplumsal vicdan ve ilahi adalet için önce ekonomik istikrarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emir ve talimatları ile sağlanması elzemdir!

Yabancıların kuklası konumunda bir ekip ile Orta Vadeli Plan adı altında Amerikan Doları üzerinden Türkiye’ye istikrar getirme çabaları sadece ve sadece Küresel Çete’ye teslim olma öncesi son hazırlıklar olarak değerlendirilebilir!

Milli Mücadele dönemlerinden bugüne Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Türkiye, bugün kendi hava ve savunma sistemlerini yapabilen ve aynı zamanda kendi makineleri ile teknolojisini üreten genç bir ülkedir!

Tüm gerçekler ışığında; başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Türkiye Cumhuriyeti dinamiklerini daha Milli ve Yerli düşünmeye, ülke önceliklerini daha realist olarak okumaya ve “küreselleşme ötesinde daha güçlü Ulusallaşmaya” davet ediyorum.

Türkiye’nin kendi kaderini kendi çizme ve kendi öz dinamikleri ile Türk Lirası başta olmak üzere ekonomisini yüceltmeye gücü vardır!

Türkiye’ye dair pozitif kazanımları; Amerika’dan, İngiltere’den veyahut oradan buradan getirdiğiniz dışarıdan bize, içeriden ise onlara benzeyenler ile sağlayamazsınız! Sokağa çıkıp 1 kilo sebze meyve almayan Bakan ve Milletvekili ile Türkiye’yi ihya edemezsiniz!

Kısacası; elbette 85 Milyon nüfuslu bir ülke olarak 10 Milyonluk Mülteci akınından korkmamaktayız! Korkumuz; durduk yere yeniden “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini geri atmak suretiyle, yeni bir Türk Cihan Devleti olma telaşına girmemizin yabancılara vereceği hazımsızlık açısındandır!

Hâsılı; Nene Hatun’lar, Kara Fatma’lar ve daha niceleri Türk Analarının ve Evlatlarının ne denli kahramanlıklar ile Türkiye’ye, Anadolu’ya ve İslam’a sahip çıktıklarının en açık teminatıdır!

Ankara’dan ve Sayın Erdoğan’dan ricamız odur ki; Türkiye’yi, Türklerin her kademede yönetmesine engel olanların önüne geçilmesi ve daha güçlü Türkiye için sırtlarını Küreselcilerin Hayallerine değil, Türk Milletinin gerçeklerine yaslamalarıdır!

Bilinmelidir ki; 1 Kürşat 40 Yiğit ile Çin Sarayı’nı basan bu Millet, Mülteci Akınını durdurmak için sınırlarımıza ördüğünüz beton duvarlardan fazlasıyla rahatsızdır! Millet ile aranıza beton örmekten vazgeçerek, özünüze dönmek âli menfaatleriniz başta olmak üzere ülke menfaatlerinedir!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.