Sokağın derinliklerinden Ankara’nın zirvesine ulaşan gergin süreçleri siyasi parti kimliklerini çıkararak okumak ve değerlendirmek zorunda olduğumuz zor olduğu kadar bedeli ağır bir dönemden geçiyoruz. Kabul etmeliyiz ki, Konya üzerinden başlayarak sosyal medyada yayılan çeşitli iddiaların ve paylaşımların toplumu ani bir şekilde sokağa itecek veyahut birbiri ile karşı karşıya getirecek hamleler olduğunu her bir vatandaşımızın fark etmesi gerekiyor. Türkiye’nin “12 Eylül Darbe” sürecini hangi gerekçeler ve toplumsal olaylar ile yaşadığını elinde cep telefonu olan tüm gençlerimizin ve vatandaşlarımızın detaylı bir şekilde incelemesini istirham ediyorum. Türkiye’nin bugünü ve yarınları adına hepimizin her konuda önceliği “Ulusal Güvenlik” olmak zorunda! Kentlerin karışması ile ülkenin karıştırılması süreçlerini hedefleyen yurt içi ve yurt dışı yabancı istihbarat servisleri destekli çukur oyunlarına gelerek toplumsal bir kaos ve çöküş sürecini desteklemeyelim! Unutmayınız; hedefleri Türkiye’yi Irak, Suriye, Mısır, Libya ve benzerleri yaparak ülkeye sözde demokrasi getirmek adına uluslar arası askeri güçleri sokmak olanların ülke topraklarımıza kan, gözyaşı ve acıdan başka katabilecekleri hiçbir şey yok!
Sosyal medya, son dönemde ciddi bir “Tetikçi” vazifesi görüyor. Tetikçi vazifesi gören sosyal medya argümanları ile ilgili somut adımlar atılması gereken bir dönemdeyiz. Bir anlık bir toplumsal karışıklığın sonuçlarını ne kadar tahmin edebilir veya önleyebiliriz? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un direkt olarak konu ile ilgili Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve MİT Başkanı merkezli üçlü bir zirve raporunu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sunması ve olağanüstü risklere karşı Milli Güvenlik Kurulu’nun acilen önlemler alması gereken kritik bir süreç yaşıyoruz.
Sosyal medya bir silah olmaktan çıkmıştır değerli okurlarım! Sosyal medya, mevcut şekli ile silahı tutan, silahı ateşleyen, silaha mermiyi koyan, silahtaki mermi, tetiği çeken ve tetikçi kavramlarının tamamını bir arada buluşturmaktadır. Milyonlarca takipçisi olan birkaç hesap üzerinden yapılabilecek kaotik bir algıyı nasıl durdurabiliriz? Milyonlarca veya onbinlerce takipçisi olan hesaplara izinsiz ve yasadışı erişimler ile gerçekleşecek ulaşımlar sonrası yapılacak kaotik paylaşımların yerel ve ulusal yansımalarını çok iyi değerlendirmek zorundayız. Ve yine yüz binlerce veya milyonlarca takipçisi olan kişilerin “Ulusal Güvenlik Risk Değerlendirmesi” konusunda hangi aşamadayız?
Türkiye, bir veya birkaç siyasi partinin yaşam alanı değildir! Türkiye, yaklaşık 100 milyon nüfusun varlığını sürdürdüğü ve milyonlarca nüfusu olan devletlerin güvencesi olan kadim bir medeniyet ve devlettir. Siyasi Partiler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının resmi sosyal medya hesaplarının, resmi mail ve iletişim numaralarının İçişleri Bakanlığından tespit edildiği bir sürece ihtiyaç duyulduğu bir dönemdeyiz. Ve yine bu hesapların kim veya kimler tarafından paylaşıma veyahut kullanıma yetkili olduğunu tüm kimlik ve iletişim bilgileri ile kayıt altında tutulması önceliği önemli olan bir husustur.
Son yıllarda adeta atıl durumda bulunan ve tabela isminden öte geçemeyen sivil toplum kuruluşlarının hızla denetlenerek 1 veyahut 2 yıldır toplumsal fayda üreten somut faaliyeti olmayan sivil toplum kuruluşlarının kapatılması gündeme getirilmeli, hatta kapatılmalıdır. Çok fazla içi boş kavramın, kurumun, kuruluşun var olduğu bir ülkede toplumsal olaylara yönelik eylemleri takip edebilmek çok ciddi bir zaman, personel, istihbarat ve ekonomik maliyet gerektirmektedir. Ulusal Güvenlik başlığı altında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yaşanan olayları Genel Kurul gündemine taşıyarak somut sonuçlara dayanacak şekilde çözümlemesi şarttır.
Ekonomik dar boğaz içerisinde olan vatandaşların yaşadıkları buhran ve bunalımların vereceği olumsuz psikolojik etkileri öngörerek sosyal medya üzerinden yürütülen her türlü algıyı çok iyi okumak zorundayız. “Basın” ve “Düşünce” özgürlüğüne halel getirmeden, sosyal medya üzerinden gerçekleştirilmesi muhtemel negatif eylemleri önlemenin formüllerini uygulamaya almakta toplumsal ve ulusal fayda olduğu aşikârdır.
Değerli okurlarım, kıymetli vatandaşlar; para huzur ve güven ortamında kazanılır. Ticaret, toplumsal güvenin olduğu ortamlarda güvenle ve kazançla gerçekleştirilir. Bahar mevsimine girdiğimiz bu günlerde ticaretin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya dönük hamleler yapan yerel ve ulusal yetkililerin hamlelerini boşa çıkaracak olumsuz adımlar atmamaya gayret göstermeliyiz. Ortadoğu’nun yangın yerine döndüğü, Asya ülkelerinde savaş çanlarının çaldığı, Avrupa’nın olası bir savaş hazırlığı içerisinde kendini kısmen kapattığı bir dönemde, ihracat zorluklarla ve devletimizin güçlü hamleleri ile gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple “12 Eylül Darbe” sürecinin yaşanmasına neden olan olayların bariz oyunlarının oynanmaya başlandığına dair bulguların ortaya çıktığı net süreçler ile karşı karşıyayız.
Siyasetin ve siyasetçilerin ortak menfaatlerinde birbirleri ile her türlü uzlaşıyı sağladığı bir dönemde, toplumsal ve ulusal menfaatleri göz önüne alarak gerekli siyasi ve bürokratik adımların atılması “Ulusal Güvenlik” adına adeta farzdır. Bu şekli ile Esnaf Oda Başkanları başta olmak üzere Ticaret ve Sanayi Odalarının Meclis Üyeleri ile Yönetim Kurullarını ve Ticaret Borsalarının Meclis Üyeleri ile Yönetim Kurullarını öncü adımlar atmaya davet ediyorum. Hepimiz biliyoruz ki; bir ve beraber olmadığımız ve ortak akıl ile hareket etmediğimiz tüm süreçlerde üretim duracak, ticaret zarar görecek, toplumsal olarak iflaslar ve işsizlik ile karşı karşıya kalacağız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; yasama, yargı ve yürütme güçleri ile idare edilmekte olup medya dördüncü kuvvet olarak toplumsal ve sivil bir denetim organı olarak varlık göstermektedir. Lakin son birkaç yıldır toplumsal olaylara yol açan sosyal medya varlığının ciddi bir güç olduğu kadar toplumsal denetimden öte toplumsal olumsuzlukları ve ayaklanmaları tetikleyen bir yapı olduğunu kabul etmeliyiz. Bu sebeple bu alanda acil ve caydırıcı önlemler almaya mecburuz.
Ticaretin ve üretimin güç kazandığı, istihdamın arttığı, toplumsal birlikteliğin ortak akıl ve kurumsal iletişimler ile güçlendiği bir Bursa ve Türkiye’de daha güvende olacağımızı hatırlatarak hayırlı cumalar diliyorum…