Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Ölüme terk edilen şehirler…

İlahi kudret sahibinin uyarılarını hiçbir suretle dikkate almayan insanlık ve onları yönetenlerin acı sona ne kadar yaklaştıklarını an be an yaşadığımız derin sarsıntılar ile daha fazla fark ediyoruz. Deprem, Bursa başta olmak üzere çevre şehirlerin yöneticilerini acilen tedbir almaya davet ediyor olsa bile görmekteyiz ki; şehirleri yönetenlerin bu konuda yaptıkları pek bir şey yok! Vatandaşın depremler sonrası çıkışı ise daha acı ve acıtan sözler ile umutsuzluk sunuyor. Vatandaş diyor ki; “depremleri görmeyen ve duymayan şehir yöneticileri ya kör ya sağır?” Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin batısını ne bekliyor? Marmara başta olmak üzere Ege ve İç Anadolu’nun belli kesimleri depreme ne kadar hazır? Anadolu’da çok özlü atasözlerimiz mevcuttur. Günümüz gündemlerine baktığımızda öne çıkan en önemli iki söze değinerek yazıma başlamak istiyorum. Bu sözler; “zulümle abat olunmaz” ve “zulümle abat olan, adaletle berbat olur” sözleridir. İlahi adaletin Filistin ve Gazze dâhil onlarca masumu katleden Katil İsrail ve Kasap Netanyahu için vakit tamam olduğunda keseceği hesabı tüm insanlık olarak hasretle beklemekteyiz. Elbette o gün geldiğinde tüm zalimlere ve zulüm sahiplerine büyük bir ibret ile birlikte korku vardır. Türkiye’nin en kıymetli bölgelerinden olan Marmara Bölgesi’nde üst üste yaşanan depremler vatandaşlarda korku ve panik yaratırken, uzmanlar üst üste uyarmaya devam ediyor. 6 Şubat depremlerinde onlarca şehrimizin yerle bir olduğu günleri çabuk unuttuğumuz aşikâr. Bursa’nın sağında ve solunda Balıkesir ve Kütahya merkezli yaşanan depremler, İstanbul’dan İzmir’e çok geniş bir yelpazeyi sarsıyor! İstanbul, Yalova, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Uşak, Kütahya, Balıkesir, Çanakkale ve Aydın’ı kapsayan geniş bir coğrafyada yaşanacak dev yıkım karşısında sadece insanlar ölmeyecek aynı zamanda büyük bir sanayi ve üreyim ekonomisi ile ticaret çökecek. Böylesine büyük bir depremler zinciri karşısında maalesef Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan da herhangi bir ses çıkmıyor. Ankara’yı temsil eden Valiler başta olmak üzere Büyükşehir ve İl Belediyelerinin de tam hazırlıklı olmadığı deprem coğrafyasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Bakanlar Kurulu’nun acilen gereken adımları atması şart. Öyle ki; Büyükşehir ve İl Belediyelerinin bütçelerinin böylesine bir deprem serisi için yetmeyecek durumda olduğunu hepimiz farkındayız.   Simav Belediye Başkanının canlı yayınlarda kendi belediye binalarının bile depreme dayanıksız olduğunu itiraf ettiği bir süreçte olası deprem coğrafyasında ki şehirleri; “ölüme terk edilen şehirler” dışında nasıl yorumlamamız bekleniyor? Bursa’nın özeline girecek olursak eğer kaç kamu binası depreme dayanıklı sorusunun cevabını kimden alabiliriz? Balıkesir Sındırgı’da şehrin merkezinde çöken bina ötesinde deprem bölgesindeki şehirlerin ve ilçelerin baraj ve benzeri stratejik unsurlarının dayanıklılık oranları nedir? Bursa gibi kritik bir şehrin etrafını çevreleyen ve özellikle hava savunma sistemleri ile havalimanlarını ve askeri birimleri ile güçlü olan bu şehirlerin mevcut stratejik yapıları ne kadar güvenli? Ölüme terk edilen şehirlerin ölüme terk edilen insanları değiliz! Olmamalıyız! Birileri Türkiye üzerinde teknolojinin sınırlarını zorlayarak ölüm gezdiriyor olabilir, bu düşmanın en doğal hakkı. Anlayamadığımız veyahut anlamakta asıl güçlük çektiğimiz husus şu ki; neden kamu güvenliğini korumakla görevli olanlar, şehirleri ve şehirlerde yaşayanları güvenlik tedbirleri içerisine almıyorlar? Sığınak yapmak için yeteri kadar zaman var mı? Ve daha önemlisi neden hızlı bir şekilde kentsel dönüşüm ve hızlı kamulaştırma ile yeni şehirleri inşa etmiyoruz? Ve yeni sanayi bölgelerini! Suçlu kim? Hükümet mi? Yoksa yerel yönetimler mi?
Ekleme Tarihi: 29 Eylül 2025 -Pazartesi
Ömer Küçükkaya

Ölüme terk edilen şehirler…

İlahi kudret sahibinin uyarılarını hiçbir suretle dikkate almayan insanlık ve onları yönetenlerin acı sona ne kadar yaklaştıklarını an be an yaşadığımız derin sarsıntılar ile daha fazla fark ediyoruz. Deprem, Bursa başta olmak üzere çevre şehirlerin yöneticilerini acilen tedbir almaya davet ediyor olsa bile görmekteyiz ki; şehirleri yönetenlerin bu konuda yaptıkları pek bir şey yok! Vatandaşın depremler sonrası çıkışı ise daha acı ve acıtan sözler ile umutsuzluk sunuyor. Vatandaş diyor ki; “depremleri görmeyen ve duymayan şehir yöneticileri ya kör ya sağır?” Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin batısını ne bekliyor? Marmara başta olmak üzere Ege ve İç Anadolu’nun belli kesimleri depreme ne kadar hazır?

Anadolu’da çok özlü atasözlerimiz mevcuttur. Günümüz gündemlerine baktığımızda öne çıkan en önemli iki söze değinerek yazıma başlamak istiyorum. Bu sözler; “zulümle abat olunmaz” ve “zulümle abat olan, adaletle berbat olur” sözleridir. İlahi adaletin Filistin ve Gazze dâhil onlarca masumu katleden Katil İsrail ve Kasap Netanyahu için vakit tamam olduğunda keseceği hesabı tüm insanlık olarak hasretle beklemekteyiz. Elbette o gün geldiğinde tüm zalimlere ve zulüm sahiplerine büyük bir ibret ile birlikte korku vardır.

Türkiye’nin en kıymetli bölgelerinden olan Marmara Bölgesi’nde üst üste yaşanan depremler vatandaşlarda korku ve panik yaratırken, uzmanlar üst üste uyarmaya devam ediyor. 6 Şubat depremlerinde onlarca şehrimizin yerle bir olduğu günleri çabuk unuttuğumuz aşikâr. Bursa’nın sağında ve solunda Balıkesir ve Kütahya merkezli yaşanan depremler, İstanbul’dan İzmir’e çok geniş bir yelpazeyi sarsıyor! İstanbul, Yalova, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Uşak, Kütahya, Balıkesir, Çanakkale ve Aydın’ı kapsayan geniş bir coğrafyada yaşanacak dev yıkım karşısında sadece insanlar ölmeyecek aynı zamanda büyük bir sanayi ve üreyim ekonomisi ile ticaret çökecek. Böylesine büyük bir depremler zinciri karşısında maalesef Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan da herhangi bir ses çıkmıyor. Ankara’yı temsil eden Valiler başta olmak üzere Büyükşehir ve İl Belediyelerinin de tam hazırlıklı olmadığı deprem coğrafyasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Bakanlar Kurulu’nun acilen gereken adımları atması şart. Öyle ki; Büyükşehir ve İl Belediyelerinin bütçelerinin böylesine bir deprem serisi için yetmeyecek durumda olduğunu hepimiz farkındayız.  

Simav Belediye Başkanının canlı yayınlarda kendi belediye binalarının bile depreme dayanıksız olduğunu itiraf ettiği bir süreçte olası deprem coğrafyasında ki şehirleri; “ölüme terk edilen şehirler” dışında nasıl yorumlamamız bekleniyor? Bursa’nın özeline girecek olursak eğer kaç kamu binası depreme dayanıklı sorusunun cevabını kimden alabiliriz? Balıkesir Sındırgı’da şehrin merkezinde çöken bina ötesinde deprem bölgesindeki şehirlerin ve ilçelerin baraj ve benzeri stratejik unsurlarının dayanıklılık oranları nedir? Bursa gibi kritik bir şehrin etrafını çevreleyen ve özellikle hava savunma sistemleri ile havalimanlarını ve askeri birimleri ile güçlü olan bu şehirlerin mevcut stratejik yapıları ne kadar güvenli?

Ölüme terk edilen şehirlerin ölüme terk edilen insanları değiliz! Olmamalıyız! Birileri Türkiye üzerinde teknolojinin sınırlarını zorlayarak ölüm gezdiriyor olabilir, bu düşmanın en doğal hakkı. Anlayamadığımız veyahut anlamakta asıl güçlük çektiğimiz husus şu ki; neden kamu güvenliğini korumakla görevli olanlar, şehirleri ve şehirlerde yaşayanları güvenlik tedbirleri içerisine almıyorlar? Sığınak yapmak için yeteri kadar zaman var mı? Ve daha önemlisi neden hızlı bir şekilde kentsel dönüşüm ve hızlı kamulaştırma ile yeni şehirleri inşa etmiyoruz? Ve yeni sanayi bölgelerini! Suçlu kim? Hükümet mi? Yoksa yerel yönetimler mi?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.