Yıldırım Belediyesi
Yıldırım Belediyesi
Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Eski günlerde Bursa…

Eski günler güzeldi. Yolumuz yoktu, mahallemiz çamurluydu, arabamız ve hatta imkânlarımız yoktu ama kalplerimiz temizdi. Öyle günlere kaldık ki; ne gözlerdeki ışık samimi, ne de dillerdeki sözler…   Şimdilerde İçişleri Bakan Yardımcısı olan o dönemler Bursa Valisi Sayın Münir Karaloğlu geldi gecenin bir vakti aklıma. Bursa’nın Ankara’da çok güçlü olduğu dönemlerde Başbakan Yardımcıları ve Bakanların Bursa’ya adeta akın ettiği o keyifli günlerde Bursa Valisi olan Münir Karaloğlu ile gündeme dair çok samimi sohbetler yapardık.   Bursa’daki gazeteciler dâhil tüm dinamikleri iyi bilen ve gece yarısı attığım sosyal paylaşımlar için “gece yarısı bir paylaşım yapıyorsun sonra memlekette kimse uyumuyor” diyerek gönüllerimizde taht kuran güzel insanlardan geriye ne kaldı?   Mekânı cennet olsun, Kent Konseyi Başkanlığı döneminde önceki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile karşılıklı atışmalarımızda “gençlere fırsat vermek lazım Başkanım” diyerek bizi koruyan Semih Pala ağabeyimizi de çok özledik.   Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Bursa ve Çanakkale programlarında yan yana, omuz omuza fotoğraf çektiğimiz o günlerden bugünlere geldiğimizde çok şeyin değiştiğini fark etmekteyiz. Görüyoruz ki, insanlar arasındaki mesafeler çoğaldıkça gönüller arasındaki mesafelerde açılıyor…   Siyasetin yoğun telaşı arasında unuttuğumuz onlarca değeri, aklımızın ve kalbimizin bam telinde hissettiğimizde gözlerimiz doluyor, yüreğimiz titriyor. Şimdilerde ama gündem yoğunluğundan ama birilerinin korkusundan açılmayan telefonlar eşliğinde iktidar sarhoşluğu ile seçime doğru gidenlerin yarın sandıktan çıktıktan sonra nasıl bir ruh haline bürüneceklerini tahmin bile edemiyorum.   Vefa’nın İstanbul’da bir semt adı olarak kaldığı ve muhafazakâr seçmenin kendisini geçmişte aradığı şu günlerde, Türkiye’nin ana sorunu iktidarın çok ötesinde muhalefet yokluğu olmaya devam ediyor.   Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın gerçekleştirdiği bir sosyal medya paylaşımında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in yerel seçim sloganına atıfla ifade ettiği; “Siyaset, hizmet, proje üretemedikleri gibi slogan bile üretemiyor, hazıra konmaya çalışıyorlar! Bu arada Bursa’da kullanabileceğinizi sanmıyorum. Çünkü gerçekten #İşimizGücümüzBursa” paylaşımı ve altındaki Alinur Aktaş bilboard reklamı da etkili bir sahiplenme örneği diyebilirim. Bursa’nın sokaklarında gezdiğimizde insanlarını artık tanıyamadığımızı fark ediyoruz! Aşırı göç ile karmakarışık bir nüfus yoğunluğunda kendimizi ve kentimizi kaybettiğimiz Bursa’yı acilen dönüştürmek zorundayız. Bağlarbaşı, Esentepe lambalarından Bursa Adliyesine gitmenin ve dönmenin saatler aldığı Bursa, Türkiye’nin en büyük ekonomisi ve buna rağmen Bakanlıklar halen daha şehrimize kayıtsız kalmaya devam ediyor.   Bir dönem Bakanların, Başbakanların ve hatta yabancı ülke devlet adımlarının akınına uğrayan güçlü ve samimi Bursa’yı çok özledik. Şimdilerde kent dinamiklerinin adını bile bilmeyen gençlerle yarına taşımaya çalıştığımız Bursa, yarınlarda hatırlanacak ne hatıralar ne de hatırlı insanlar bırakmayacak kadar hızlı büyüyor.   Eski günleri yâd ederek, bugünlerde yarınları inşa etmeye mecburuz. Güzeli ve güzele dair olan her şeye yeniden hayat verebildiğimiz sürece daha fazla insan olduğumuzu unutmamalıyız. Ben demiyorum ki, herkes çok kötü veyahut çok iyi. Lakin diyorum ki, hiçbir suç ve hiçbir tavır tek tarafın suçu veyahut sorumsuzluğunda saklı değildir. İki kişinin arasında geçen olayda asla tek kişi tek sorumsuz ve tek suçlu olamaz!   Bugün Bursa’nın kaybettiği tüm değerlerde sadece Bursalıları suçlayamayacağımız gibi Ankara’nın da hatalarını ve eksiklerini iyi görmesi gerekiyor.   Elbette Bursa lobisi anlamında ciddi eksiklikler içerisinde olduğumuz şu günlerde, geçmişi yâd etmek çok değerli. “Bursaspor’u dirilteceğiz” sözleri ile yola çıkan teknik donanımlı yönetici kadronun şuana kadar maç kazanamadığı Bursa’da, spor camiasından esnafa kadar çok çetin şampiyonluk anılarının biriktiğini de unutmamak gerekiyor.   “Oturduğu koltuktan Bursa’yı yönetiyor” dedikleri Bursa Valisi Yakup Canbolat sonrasında şehre dair her şeyin olumsuz yönde değiştiği şu günlerde görmekteyiz ki; kapı, kapı gezmek değil oturduğumuz yerden gönülleri mest etmek daha değerliymiş…   Bursa’dan gittiği günden beri şehre dair somut ve sorunsuz yatırımların yapılmadığını fark ettiğimiz şu günlerde, Artvin’de yeni bir tarih yazan Faruk Çelik gibi değerli siyasetçileri cemiyet hayatına katamıyoruz. Gençlerimizin bir yandan öbür yana savrulduğu şu günlerde; eski günleri fazlasıyla özlerken, şehre değer katan o kıymetli insanları örnek alarak yarınlara ışık olacak gençlere fırsat tanımıyoruz. Her geçen gün iyiden iyiye kırıldığımız ve kaybolduğumuz Bursa’da; hepimizin toprak olacağı aşikâr olduğu halde, halen daha kendimizin mezara gireceğini unutup başkalarını mezara koyma telaşındayız.   Uzun lafın kısası değerli okuyucularım; “Ben gelmedim kavga için benim işim sevi için. Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus Emre misali, geldik gidiyoruz bizi dostlar hatırlasın…
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2024 - Cuma

Eski günlerde Bursa…

Eski günler güzeldi. Yolumuz yoktu, mahallemiz çamurluydu, arabamız ve hatta imkânlarımız yoktu ama kalplerimiz temizdi. Öyle günlere kaldık ki; ne gözlerdeki ışık samimi, ne de dillerdeki sözler…

 

Şimdilerde İçişleri Bakan Yardımcısı olan o dönemler Bursa Valisi Sayın Münir Karaloğlu geldi gecenin bir vakti aklıma. Bursa’nın Ankara’da çok güçlü olduğu dönemlerde Başbakan Yardımcıları ve Bakanların Bursa’ya adeta akın ettiği o keyifli günlerde Bursa Valisi olan Münir Karaloğlu ile gündeme dair çok samimi sohbetler yapardık.

 

Bursa’daki gazeteciler dâhil tüm dinamikleri iyi bilen ve gece yarısı attığım sosyal paylaşımlar için “gece yarısı bir paylaşım yapıyorsun sonra memlekette kimse uyumuyor” diyerek gönüllerimizde taht kuran güzel insanlardan geriye ne kaldı?

 

Mekânı cennet olsun, Kent Konseyi Başkanlığı döneminde önceki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile karşılıklı atışmalarımızda “gençlere fırsat vermek lazım Başkanım” diyerek bizi koruyan Semih Pala ağabeyimizi de çok özledik.

 

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Bursa ve Çanakkale programlarında yan yana, omuz omuza fotoğraf çektiğimiz o günlerden bugünlere geldiğimizde çok şeyin değiştiğini fark etmekteyiz. Görüyoruz ki, insanlar arasındaki mesafeler çoğaldıkça gönüller arasındaki mesafelerde açılıyor…

 

Siyasetin yoğun telaşı arasında unuttuğumuz onlarca değeri, aklımızın ve kalbimizin bam telinde hissettiğimizde gözlerimiz doluyor, yüreğimiz titriyor. Şimdilerde ama gündem yoğunluğundan ama birilerinin korkusundan açılmayan telefonlar eşliğinde iktidar sarhoşluğu ile seçime doğru gidenlerin yarın sandıktan çıktıktan sonra nasıl bir ruh haline bürüneceklerini tahmin bile edemiyorum.

 

Vefa’nın İstanbul’da bir semt adı olarak kaldığı ve muhafazakâr seçmenin kendisini geçmişte aradığı şu günlerde, Türkiye’nin ana sorunu iktidarın çok ötesinde muhalefet yokluğu olmaya devam ediyor.

 

Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın gerçekleştirdiği bir sosyal medya paylaşımında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in yerel seçim sloganına atıfla ifade ettiği; “Siyaset, hizmet, proje üretemedikleri gibi slogan bile üretemiyor, hazıra konmaya çalışıyorlar! Bu arada Bursa’da kullanabileceğinizi sanmıyorum. Çünkü gerçekten #İşimizGücümüzBursa paylaşımı ve altındaki Alinur Aktaş bilboard reklamı da etkili bir sahiplenme örneği diyebilirim.

Bursa’nın sokaklarında gezdiğimizde insanlarını artık tanıyamadığımızı fark ediyoruz! Aşırı göç ile karmakarışık bir nüfus yoğunluğunda kendimizi ve kentimizi kaybettiğimiz Bursa’yı acilen dönüştürmek zorundayız. Bağlarbaşı, Esentepe lambalarından Bursa Adliyesine gitmenin ve dönmenin saatler aldığı Bursa, Türkiye’nin en büyük ekonomisi ve buna rağmen Bakanlıklar halen daha şehrimize kayıtsız kalmaya devam ediyor.

 

Bir dönem Bakanların, Başbakanların ve hatta yabancı ülke devlet adımlarının akınına uğrayan güçlü ve samimi Bursa’yı çok özledik. Şimdilerde kent dinamiklerinin adını bile bilmeyen gençlerle yarına taşımaya çalıştığımız Bursa, yarınlarda hatırlanacak ne hatıralar ne de hatırlı insanlar bırakmayacak kadar hızlı büyüyor.

 

Eski günleri yâd ederek, bugünlerde yarınları inşa etmeye mecburuz. Güzeli ve güzele dair olan her şeye yeniden hayat verebildiğimiz sürece daha fazla insan olduğumuzu unutmamalıyız. Ben demiyorum ki, herkes çok kötü veyahut çok iyi. Lakin diyorum ki, hiçbir suç ve hiçbir tavır tek tarafın suçu veyahut sorumsuzluğunda saklı değildir. İki kişinin arasında geçen olayda asla tek kişi tek sorumsuz ve tek suçlu olamaz!

 

Bugün Bursa’nın kaybettiği tüm değerlerde sadece Bursalıları suçlayamayacağımız gibi Ankara’nın da hatalarını ve eksiklerini iyi görmesi gerekiyor.

 

Elbette Bursa lobisi anlamında ciddi eksiklikler içerisinde olduğumuz şu günlerde, geçmişi yâd etmek çok değerli. “Bursaspor’u dirilteceğiz” sözleri ile yola çıkan teknik donanımlı yönetici kadronun şuana kadar maç kazanamadığı Bursa’da, spor camiasından esnafa kadar çok çetin şampiyonluk anılarının biriktiğini de unutmamak gerekiyor.

 

“Oturduğu koltuktan Bursa’yı yönetiyor” dedikleri Bursa Valisi Yakup Canbolat sonrasında şehre dair her şeyin olumsuz yönde değiştiği şu günlerde görmekteyiz ki; kapı, kapı gezmek değil oturduğumuz yerden gönülleri mest etmek daha değerliymiş…

 

Bursa’dan gittiği günden beri şehre dair somut ve sorunsuz yatırımların yapılmadığını fark ettiğimiz şu günlerde, Artvin’de yeni bir tarih yazan Faruk Çelik gibi değerli siyasetçileri cemiyet hayatına katamıyoruz. Gençlerimizin bir yandan öbür yana savrulduğu şu günlerde; eski günleri fazlasıyla özlerken, şehre değer katan o kıymetli insanları örnek alarak yarınlara ışık olacak gençlere fırsat tanımıyoruz.

Her geçen gün iyiden iyiye kırıldığımız ve kaybolduğumuz Bursa’da; hepimizin toprak olacağı aşikâr olduğu halde, halen daha kendimizin mezara gireceğini unutup başkalarını mezara koyma telaşındayız.

 

Uzun lafın kısası değerli okuyucularım; “Ben gelmedim kavga için benim işim sevi için. Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus Emre misali, geldik gidiyoruz bizi dostlar hatırlasın…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.